8 Ocak 2017 Pazar

Cumhurbaşkanlığı Kararnâmesi üzerine bâzı tesbitler ve eleştiriler

Anayasa Değişikliği Teklifinde Yer Alan Cumhurbaşkanlığı Kararnâmesi Üzerine Bâzı Tesbitler ve Eeştiriler


TBMM’nin gündeminde olan anayasa değişikliği teklifinin en sorunlu yanlarından biri, belki de birincisi “Cumhurbaşkanlığı kararnâmesi”dir. Teklif edildiği hâliyle “Cumhurbaşkanlığı kararnâmesi”, hem teklifin nasıl bir “sistem” öngördüğünü ve hem de içinden çıkılması mümkün olmayan ne gibi sorunlara yol açacağını göstermektedir. Şöyle ki:

Teklif, Anayasa’nın “Cumhurbaşkanı’nın yetkileri” ile ilgili 104. Maddesini yeniden düzenlemekte ve bu düzenleme bağlamında şu hükmün getirilmesini önermektedir: “Cumhurbaşkanı yürütme yetkisine ilişkin konularda Cumhurbaşkanlığı kararnamesi çıkarabilir”.

Teklif, Cumhurbaşkanlığı kararnâmesinin (CBK) sınırlarını şöyle belirtmektedir: (1) Konu bakımından: “Anayasa’nın ikinci kısmının birinci bölümünde yer alan temel haklar, kişi hakları ve ödevleriyle dördüncü bölümünde yer alan siyasi haklar ve ödevler” CBK ile düzenlenemez. (2) Yine konu bakımından: “Anayasa’da münhasıran kanunla düzenleneceği öngörülen konularda” CBK çıkarılamaz. (3) Kânunlarla CBK arasındaki ilişkiler bakımından: CBK “ile kanunlarda farklı hükümler bulunması halinde kanun hükümleri uygulanır” ve TBMM’nin “aynı konuda kanun çıkarması durumunda CBK hükümsüz hale gelir.”

Buradan açıkça anlaşılıyor ki Teklif, CBK ile kânunları eşdeğer normlar olarak görmektedir. Kaldı ki Teklif, mevcut Anayasa’daki “kânun hükmünde kararnâme” kurumunu da kaldırmakta ve yerine CBK’ni getirmektedir. Bu, Teklif ile birlikte Bakanlar Kurulu’nun (BK) kaldırılması, yerine sâdece Cumhurbaşkanı’nın (CB) kişisel olarak yürütme organı hâline geldiği bir sistemin hedeflenmesinin de sonucudur. Ama, çok hayatî önemi bulunan bir farkla: mevcut Anayasa’da BK’nun KHK çıkarabilmesi için TBMM’den bir “kânunla”, sınırlı amaçlar için sınırlı konularda ve belirli bir süre ile kısıtlanmış olarak “yetki alması” ve BK tarafından çıkarılacak olan KHK’lerin TBMM tarafından onaylanması gerekmektedir. Teklif, KHK yerine geçen CBK için “yetki kanunu” ve “TBMM onayı” şartlarını ortadan kaldırmaktadır. Herhâlde “kuvvetler ayrılığı”nın bir gereği olarak düşünülmüş olsa gerek! Kanımca tam aksine, yürütme organına yasama yetkisi verme anlamında bir öneri ile karşı karşıya bulunduğumuz açıktır. Bakalım:

(1)  Önce bir noktayı belirtelim: Kânun da kânun hükmünde kararnâme de “aslî düzenleme” niteliğindeki hukuk kurallarıdır. Bu kurallardan kânun niteliğinde olanları çıkarma, yâni “yasama yetkisi” TBMM’nindir. “KHK” ise bir karma işlemdir: KHK’yi yapan “yürütme organı” yâni BK’dur, ama TBMM tarafından yetkilendirilmiş olması ve çıkarılan KHK’nin onaylanması şartlarıyla. Neden? Çünkü Anayasa’nın 7. maddesine göre “Yasama yetkisi Türk Milleti adına Türkiye Büyük Millet Meclisi’nindir. Bu yetki devredilemez.”

(2)  Oysa Teklif, Türkiye’nin hükûmet sistemini değiştirmeyi hedeflemekte ve bu bağlamda BK’nu kaldırarak “yürütme yetkisi”ni CB’na vermeyi amaçlamaktadır. Buna uygun olarak da, KHK yerine CBK’nin geçmesini düzenlemektedir. Ancak bunu yaparken, CBK için TBMM’den yetki alınması ve çıkarılacak CBK’inin TBMM tarafından onaylanması şartlarını kaldırmaktadır. Dolayısıyla Teklif, CBK adı altında CB’na, yâni yürütme organına “aslî düzenleme yetkisi” yâni “yasama yetkisi” vermiş olmaktadır. Bu o kadar belirgindir ki, belirli sınırlara bağlı kalmak şartıyla, her konuda ve her zaman, yasama organının onayına da bağlı olmaksızın CBK çıkarılabilecektir. Böylece CBK çıkarma yetkisi aynen yasama yetkisi gibi “aslî ve genel düzenleme yetkisi” olarak düzenlenmektedir. Bu durumda, Anayasa’nın 7. maddesi değiştirilmesi istenen maddelerden olmadığı için, Teklif’in kânunlaşması hâlinde Anayasa’nın 7. maddesi ile 104. maddesindeki CBK çıkarma yetkisi arasında bir “çatışma”, daha doğrusu 104. madde hükmünün 7. maddeye aykırılığı sorunu ortaya çıkacaktır. Yürütme organına yasama yetkisi vermenin, “kuvvetler ayrılığı” getirmek isterken “kuvvetler birliği”ne yönelmek gibi bir garâbetin ortaya çıkması da cabası!

(3)  CBK ile ilgili bir diğer önemli husus da şu: Teklif, CBK’nin Anayasa’da “münhasıran kanunla düzenleneceği öngörülen konularda” çıkarılamayacağını belirtmektedir. Bu konular hangileridir? Bir kere, Anayasa’da “ancak kânunla düzenlenir” ibâresinin geçtiği konuların “münhasıran kanunla düzenlenecek konular” olarak öngörüldüğünü söyleyebiliriz. Buna göre:

A. Anayasa’nın 13. maddesi, temel hak ve hürriyetlerin “ancak kanunla sınırlandırılabileceği”ni düzenlemektedir. Bu, bir “genel hüküm”dür ve Anayasa’nın “Temel Haklar ve Ödevler” başlığını taşıyan 12-74. Maddeleri arasında düzenlenmiş bulunan bütün “İkinci Kısım” hükümleri için geçerlidir. Yâni, 13. Madde hükmüne göre “Temel Haklar ve Ödevler” başlığını taşıyan ikinci kısımdaki hiçbir hak için CBK çıkarılamaması gerekir.

B. Oysa Teklif, CBK ile düzenlenemeyecek konuları belirtirken, “Anayasa’nın ikinci kısmının birinci bölümünde yer alan temel haklar, kişi hakları ve ödevleriyle dördüncü bölümünde yer alan siyasi haklar ve ödevler” ifâdesini kullanmaktadır. Burada bir yanlışlık vardır. Anayasa’nın ikinci kısmının birinci bölümünde “temel haklar” değil “genel hükümler” yer almaktadır. Bu durumda, Teklif’i kaleme alanların Anayasa’nın ikinci kısmının birinci bölümünden haberdar olmadıkları sonucuna varmamıza neden olmaktadır. Teklif’in bu yanlışa rağmen yasalaşması durumunda şöyle bir iç çelişki ortaya çıkacaktır: Teklif, bir yandan Anayasa’nın ikinci kısmının üçüncü bölümünde yer alan “sosyal ve ekonomik haklar ve ödevler” ile ilgili olarak CBK çıkarılabileceğini öngörmekte, diğer yandan Anayasa’da (İkinci Kısım, Genel Hükümler, 13. madde uyarınca) münhasıran kânunla düzenlenecek konular arasında bulunan “sosyal ve ekonomik haklar ve ödevler” ile ilgili CBK çıkarmasını yasaklamaktadır.

Özetle Teklif, yasalaştığı takdirde, sâdece Anayasa’nın kendi içinde birbirine aykırı hükümler (7. ve 104. maddeler gibi) oluşturmakla kalmayacak, değiştirilmiş hükümler arasında da çözülmesi mümkün olmayan bir çelişki, bir uyuşmazlık oluşacaktır.

C. Anayasa’nın 38. Maddesi “ceza ve ceza yerine geçen güvenlik tedbirleri” “ancak [yâni münhasıran] kânunla düzenlenir” dediğine göre ve herhâlde bu açık olduğuna göre, Teklif yasalaştığında, CBK ile cezâ ve cezâ niteliğinde tedbirlerle ilgili düzenlemeler yapılamayacağına da emin olabiliriz.

D. Anayasa’nın 68. Maddesi “yükseköğretim kurumları elemanlarının siyasî partilere üye olmaları ancak [yâni münhasıran] kanunla düzenlenir” demektedir. Buna göre de, bu konuda CBK çıkarılamayacağını kabûl etmiş oluyoruz.

E.  Şimdi, gelelim bir diğer önemli ve kanımca sorunlu değişiklik teklifine: Anayasa’nın 123. maddesi, devletin idârî örgütlenmesinde “idârenin kânunla düzenlenmesi” anlamında “kânûnîlik” ilkesini benimsemiş bulunmaktadır. Buna karşılık Teklif, Anayasa’nın 126. maddesinde, kânunîlik ilkesi uyarınca yer alan “kanunla düzenlenir” fıkrasının yerine “Merkezi idare kapsamındaki kamu kurum ve kuruluşlarının; kuruluş, görev, yetki ve sorumlulukları Cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile düzenlenir” hükmünün geçirilmesini önermektedir.

F. Bu bağlamda, bir diğer noktayı da belirtmek gerekmektedir: Anayasa, “idârenin bütünlüğü” ve “merkezden ve yerinden yönetim” yanında yer verdiği “kamu tüzel kişiliği” ile ilgili olarak şu hükmü getirmektedir: “Kamu tüzel kişiliği ancak kânunla veya kânunun açıkça verdiği yetkiye dayanılarak kurulur.” Teklif, buradaki “kanunun açıkça verdiği yetkiye dayanılarak” ibâresini çıkarmakta ve yerine “Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle” ibâresini geçirmeyi hedeflemektedir.

G. Dolayısıyla, (E) ve (F) şıklarında yer alan önerilerin iki anlamı vardır: Birincisi, CBK ile ilgili genel tesbitimi te’yid etmesidir. Yâni, merkezî idâreye ek olarak kamu tüzel kişiliğinin de “kânun” ve “kânunun açıkça verdiği yetki” yerine doğrudan CBK ile düzenlenebilmesi, bu Teklif açısından CBK’nın bir “yasama işlemi” olan kânun ile eşdeğer görüldüğünü kanıtlamaktadır. İkinci olarak, bu iki önerinin Anayasa’nın 123. Maddesinde idârenin kânunla düzenleneceğini emreden (kânunîlik) ilkesine aykırılık anlamına geldiğidir.

H. Anayasa’nın kendi içinde çelişki yaratmanın yanı sıra, Teklif yasalaşırsa devlet örgütlenmesinin kontrolü, bütünüyle bir kişi ile özdeşleşmiş olan yürütme organının inisiyatifine bırakılmış olacaktır.

(4)  CBK ile ilgili belirtilmesi gereken son nokta, denetim ile ilgilidir. Adı önce “Türk/Türkiye tipi başkanlık” sonra kamu (anayasa) hukuku bakımından içerikten yoksun bir ifâde olan “Cumhurbaşkanlığı sistemi” diye konulmak istenen, sunuluşunda “kuvvetler ayrılığı” vurgusu da yapılan bu Teklif, CBK’lerinin denetlenmesi konusunda büyük bir belirsizlik içermektedir.

A. Bir kere, Teklif yasalaştığı takdirde, yürütme organı üzerinde yasamanın denetimi neredeyse tümüyle ortadan kalkmaktadır. Anayasa’da “ancak kanunla düzenlenir” ibâresinin geçtiği ve biri (13. madde) yukarıda belirtmeye çalıştığım üzere çelişkili olarak Teklif’e yansımış olan üç madde dışında, her konuda TBMM’den yetki almaksızın CBK çıkarılabileceğine ve bu kararnâmeler TBMM onayına tâbi bulunmayacağına göre, CBK’nin denetiminde bir tek yargı yolu seçeneği kalmaktadır.

B. Teklif’in yargının düzenlenmesinde CB’na verdiği ağırlıklı yetki ve rol ve bunun yargı bağımsızlığına etkisini şimdilik bir yana, CBK ile ilgili olarak hangi yargı merciine gidileceği belirsizdir. Teklif, doğru bir yaklaşımla, CB’nın tek başına yapacağı işlemlere karşı yargı yolunu kapatan Anayasa hükmünü ilga etmektedir. Kuşkusuz, yürütmenin bütün işlemlerinin tek başına CB işlemi olacağı düşünüldüğünde, bu gereklidir. Ancak, CBK ile ilgili olarak Anayasa Mahkemesi’ne (AYM) mi, yoksa idârî yargıya mı gidilecektir? Teklif, Anayasa’nın 148. Maddesindeki KHK tâbirini CBK ile değiştirmek suretiyle CBK’lerinin AYM tarafından denetlenebileceğini düzenlemiş olmaktadır. Bu, bir yandan CBK’nin “kânun” hükmünde ve niteliğinde olduğunu ikrar ve te’yid etmekte, diğer taraftan da bu nitelikte olmayan ve dolayısıyla da AYM tarafından denetlenmesi mümkün olmayan CBK’lerin diğerlerinden nasıl ayırdedilecekleri ve hangi yargı mercii tarafından denetlenebileceği hususlarını da belirsiz bırakmaktadır.

C. CBK’nin “yargısal denetimi” ile ilgili bu belirsizliğin yanı sıra, mevcut Anayasa düzeninde üçlü kararnâme ile düzenlenen yürütme organı işlemlerinde “sorumluluk” hususunun düzenlenmemiş olması ayrıca dikkat çekmektedir. Teklif, Cumhurbaşkanı’nı yürütme organı hâline getirirken, sorumluluk olarak sâdece “cezâî sorumluluk” hususunu düzenlemiş ve burada da Cumhurbaşkanı’nın yargılanmasını son derece zorlaştırıcı hükümlere yer vermiştir. Bu, ayrıca tartışılacak bir konudur. Ancak, Teklif’te yürütme (icrâ) organı olarak Cumhurbaşkanı’nın siyasî sorumluluğunun hiçbir biçimde düzenlenmemiş olması, demokratik hukuk devleti ilkesine açıkça aykırıdır. Cumhurbaşkanı’nın aynı zamanda yürütme organı olduğu bütün sistemlerde yürütme yetkisinin kullanımında tâkip edilen siyâsî çizginin, tercihlerin yürütme dışındaki bir diğer siyasî organ olan ve toplumun seçimle belirlediği temsilcilerinden oluşan yasama organının onayına ve denetimine açık olması şarttır. Teklif, mevcut Anayasa düzeninde yer alan ve BK üyelerini hükûmet icraatından birlikte sorumlu tutan düzenlemeyi yürürlükten kaldırmakta ama BK yerine geçmesini öngördüğü Cumhurbaşkanı’nın siyâsî sorumluluğuna hiç yer vermemektedir. Yetki-sorumluluk birlikteliğini yok eden böyle bir Teklif’in demokratik devlet anlayışıyla bağdaşması imkânsızdır.

(5)  SONUÇ : Teklif, kendi içinde çelişkilidir. Teklif, yasalaştığı takdirde Anayasa’nın belirli maddeleri birbirleriyle çelişkili hâle geleceklerdir. Teklif, salt bu nedenle Anayasa’yı değersiz, tutarsız bir kurallar yığınına dönüştüreceği için, Türkiye Cumhuriyeti’nin hukuk devleti olma niteliği ile bağdaşmamaktadır. Bu anlamda “Anayasa’ya aykırı bir anayasa değişikliği teklifi” ile karşı karşıya bulunduğumuz söylenebilir. Buna, yasama yetkisi verilen tek kişilik yürütme organına “cezâî” olan dışında hiçbir sorumluluk yüklenmemesi ve bu organın hiçbir etkin denetim mekanizmasıyla dengelenmemesi eklendiğinde, ortaya “demokratik hukuk devleti” olarak nitelemenin imkânsız olduğu bir iktidar ve yönetim tarzının çıkacağı âşikârdır.


Levent Köker

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder